Standart, sakin yaşam tarzı olan yetişkin bir bireyin protein ihtiyacı yaklaşık 1 gr/kg.dır. Yani kabaca 75 kg ağırlığında bir yetişkin erkeğin protein ihtiyacı günlük 75 gramdır. Bu proteinin de %42-50 kadarını hayvansal protein olarak alınması gerekir. Protein gereksinimi, çocukluk, gebelik, emzirme, hastalıklar sırasında artar.
Biz türküz abi biz et yemeden doymayız. Biz mangal yakmadan duramayız, biz adanalıyık abi kahvaltıda bile ciğer yeriz diyenlere hadi oradan diyebilirsiniz.
Çünkü biz et filan yemiyoruz.
2020 verilerine göre bir Amerikalı yılda 144 kg et tüketiyor.
Avustralyalı 120 kg
Alman 88 kg
Rus 76
Yunan 71
Kazak 65
Güney Afrikalı 60
Biz ise 3. dünya ülkesi olarak yılda 32 kg et tüketiyoruz.
Bu miktar Ermenistan'ın, Kongo'nun, Afrikada yerini bile zor gösterebileceğimiz ülkelerin bile gerisinde.
Çünkü biz fakiriz. Zengin ülkeler ihtiyaçlarından bile fazla eti tüketebilirken biz, bizim çocuklarımız et yiyemiyoruz.
Bir alman bir saat çalıştığında asgari 10,45 euro alıyor. bununla mesela 14 litre süt alabiliyor.
Bizde asgari ücret net 22104 try. saati 98 tl. 2 litre süt alınabiliyor.
Bir alman bir saat çalışarak 1 kg sığır eti alabiliyorken, bizde 1 gün çalışarak 1 kg et alınamıyor.
Peki bunun yerine ne tüketiyoruz? Türkiye, yılda kişi başı 199.6 kg ekmek tüketimiyle dünyada en çok ekmek tüketen ülke konumunda yer alıyor.
Peki bunun sonuçları ne olacak?
- Çocuklarda zayıf fiziksel ve bilişsel gelişim
- Bağışıklık zayıflığı... Çocuklar sık hastalanır, enfeksiyonlara açık hale gelir.
- Zeka geriliği
- Erişkinlerde erken yaşlılık ve kas kaybı
- Toplum genelinde daha düşük yaşam süresi ve yaşam kalitesinde düşme...
Sonuç olarak belirgin bir obezite paradoksu. Eti az ama hamurlu gıdalar bol tüketildiği için toplum obez olur. Türkiye’de tam da gördüğümüz tablo...